Kazan-kazan yaklaşımı çatışmayı, birbirine saldırmak ve savunmaktan birlikte çalışmaya dönüştürür. Bu davranış şekli karşı tarafla ilişkinizi tamamen değiştirecek etkidedir.
Bu, çocuklarınızla olan iletişiminizde de çok işinize yarayacak bir yöntemdir.
Kazan-kazan yaklaşımını nasıl uygulayabilirsiniz, sonuçları ve getirileri nelerdir?
Doğadaki canlıların çoğunluğu kendine yetebilecek gelişimde ve dürtüsel mekanizma ile doğarken insan yavrusu dünyaya gelişinden yaklaşık iki sene sonra ancak o seviyeye ulaşır. Genellediğimizde çocukların yaşam veya dış dünya ile ilgili bir fikri yoktur. Kendi kendilerini de geliştiremezler. Ancak gözlemleyip öğrendikleri kadar, ya da kendilerine öğretilenden yaptıkları çıkarımlar kadar gelişim gösterirler. Bu da beyin ve ruhsal gelişimine bakarsak uzun yıllar alır. Dolayısıyla varoluşsal olarak her çocuğun kendini büyütecek bir ebeveyne ihtiyacı vardır. Belirli bir olgunluğa erişebilmesi için ona öğretecek, koruyup kollayacak, yol gösterip örnek olacak bir ebeveyne. Dolayısıyla ebeveynler açıcından bakarsak onların da çocuklarını yarı yolda bırakmak, görevini ertelemek veya ara vermek gibi bir lüksü yoktur.
Bu yolculukta ebeveynler elbette çocukları için en iyi olanı isteyeceklerdir. Fakat en iyi dedikleri çocuk için öyle olmayabilir. Bunun farkına varmak ve kendini geliştirip gerekli donanıma sahip olmak gerekmektedir.
Burada ilk aşama sınır ve kuralları belirlemektir. Kurallar ve sınırlarla çocuklar düzenli ve sebep sonuç ilişkisi ile yaşayarak hem dış dünyaya hazırlanacak hem de kendini güvende hissedecektir. Kural ve sınırlardan kastımız her konuda sıkı denetim, takip ve uyarılar değil, düzenle gelen huzuru sağlamak adına gerekli olan olmazsa olmaz şartları net bir şekilde uygulamaktır. Evde huzuru getirecek olan şartlardan birisi de bu kurallar ve sınırlardır.
Çocuklarınıza Sorumluluk Verin
Hayatın içindeki temel ilkeler ve kurallar nettir. Uzmanlar da bu noktadan yola çıkarak, çocuklarınıza yaşlarına uygun olarak, bu ilkeleri benimsetecek sınırları gösterip, sorumluluklar vermenizi tavsiye ediyorlar. Bu sınırlar çocuğunuzun yaşı ve gelişimiyle dengeli olduğu takdirde çocuğunuz öğrenecek, sizinle işbirliği içinde olacak ve sorumluluk isteği artacaktır. Buna karşın çok kısıtlayıcı sınır ve tutumlar ise çocuğunuzda karşıtlık ve isyan duygusunu geliştirerek öğrenmesini ve sorumluluk almasını engelleyecektir.
Dengeli ve tutarlı sınır koyma konusunda siz de bir çok ebeveyn gibi yanlışlar yaparak çelişkide kalabilir, ne yapacağınız konusunda çıkmaza girebilirsiniz. Esasında bu durum biraz da çalışarak, sonuçlarını bilinçli bir şekilde değerlendirerek geliştirilen bir süreçtir.
Çocuğunuz ergen olmuş ama halen üç beş yaşındaki bir çocuk gibi tepkiler veriyorsa ona koyduğunuz kuralların seviyesi, verdiğiniz sorumlulukların uygunluğu, yaşattığınız özgürlük veya kısıtların bunlarla olan tutarlılığına göz atarak kendinizi sorgulamanız gerekebilir.
“Bu çocuk neden böyle davranıyor” yerine “Ne yaptığım için böyle oluyor?” sorusunu sorarak, örnek olma ve sorunluluk, kural, özgürlük konularında değişikliklere gitmeniz gerekir.
Burada da en hassas nokta, aslında örnek olduğunuz modeldir.
Şunu unutmayın ki “sınır” sözcüğü gerekli ve faydalı bir kelimedir. Onu kullanmaktan çekinmeyin. Çocuğunuz öfke krizi geçirip bağırmaya başladığında ona evde bağırmayla alakalı sınır ve kuralları hatırlatarak, bağırdığı takdirde oluşan rahatsızlıkları ifade etmeniz gerekir. Buradaki kilit nokta sizin ses tonunuz, davranış ve tutumunuzdur.
Sonuç olarak, eğer çocuğunuzla güven içinde,işbirliğine ve kazan-kazan yaklaşımına dayalı, güçlü bir bağ kurar, bu tutum üzerinden sorumluluklar verirseniz onları dış dünyaya hazırlamada başarılı olursunuz. Aile ortamında farklılıkları kabul eden, kendini ifade edebilen çocuklar yetişkinliklerinde kendi sınırlarını başarıyla çizebilen ve iyi ilişkiler yürütebilen bireyler olurlar.
Sevgiyle..