Hayatımızda bazen karşılaşırız inandığımız sınırların ötesine geçen insanlarla..
İşte onlardan biriyle sıra dışı bir röportaj gerçekleştirdik.. Yazıya döktüğümüzde yaklaşık bin beş yüz kelime olan bu röportajı bir dakikada her kelimesiyle anlayıp sindireceğinizi iddia eden, hatta ondan da öte, kendi ulaştığı bu zirveye yüzlerce kişiyi de taşıyan bir eğitmen o.
Sevili Yeşim Gürsoy’la yaptığımız röportajla sınırlarınıza el sallayıp, az ötelerde neler var bir göz gezdirmeye ne dersiniz?
-Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
-Yaklaşık 16 yıldır eğitim hayatının içindeyim. Kişisel gelişim eğitimleri başta olmak üzere hızlı okuma, diksiyon, iletişim, insan kaynakları uzmanlığı eğitimleri, kariyer eğitimleri ve danışmanlığı gibi dallarda hem seminer hem de uzun soluklu eğitimler veriyorum. Çok hızlı okuyup anlamaya çalışan ve bunun için de fazlaca emek harcayan birisiyim. Hızlı okumayla 12 yıl önce tanıştım. Hala okumamı ve anlamamı daha yukarılara çekmek için çalışıyorum. Çünkü bir çok konuda olduğu gibi hızlı okumada da aslında süreç sadece eğitim almakla bitmiyor. Hatta asıl gelişme süreci eğitimden sonra başlıyor.
– Şuradan başlamak istiyorum müsaadenizle. Bu kursa kararlılıkla başlayan herkes 500 kelime okuyabilir mi? Benim için çok şaşırtıcı.
– Tabiki. Zaten öncelikle eğitimin başlangıcında bunu keşfediyoruz. Bu keşif tabiki nokta atışı bir keşif değildir. Çünkü okuma ve anlama hızını bulunduğunuz ortam, nereden okuduğunuz -bilgisayar mı, gazete mi, kitap mı-, ışık, psikoloji, bulunduğunuz çevre, neden okuduğunuz gibi bir çok unsur var etkileyen. Bunun yanı sıra bir kişisel gelişim yazısını okumakla akademik bir makale okumak arasında farklılıklar var. Dolayısıyla genele vurduğumuzda biz hedefi daha ziyade motivasyon olsun diye 500 diyoruz fakat gerçekte 1500 kelime. Çünkü neden olmasın? Beynimiz o kadar mükemmel yaratılmış ki 1500 kelime aslında gayet normal onun için. Biz sadece onu, zayıflatacak ve aykırı davranışlarla tembelleştirdiğimiz için çok imkansız gibi geliyor 500’ler 1000’ler. Bu kursun en büyük dayanak noktalarından birisi, insanın çok önemli bir gerçeği; hızlı okuduğumuzda daha iyi anlamamız.
-Nasıl yani? Biz yavaş okuyunca daha iyi anladığımızı düşünüyoruz oysa.
-Evet. Çünkü kendimizi tanımıyoruz. Zaten anatomik olarak bu kabiliyette olduğumuzu bilmiyoruz. Anlama konusuna gelirsek; bir şeyi okurken o şey gözümüzden yavaş geçtiğinde beyinde boşluklar oluştuğu için başka şeyler düşünmeye başlıyorsunuz. Hızlı okuduğunuzda ise beyin başka bir şey düşünecek boşluğu bulamayınca okuduğunuz o şeye tam konsantre oluyor ve çoğunu iyi anlıyorsunuz. Bu beynin yapısı. Bu eğitimde, beyni geliştirecek bir çalışmadan ziyade, aslında onu zayıflattığımız noktalarda olması gereken haline geri döndürüyoruz diyebiliriz. “Anlayarak hızlı okuma eğitimi” olsa da adı, aslında, “beyni var olan dinamiğine geri döndürme eğitimi” de diyebiliriz.
– Yani bu kursu alan normal zekada , anlayış ve algısı standart düzeyde olan bir insanı ele alalım.. Bu dedikleriniz onlar için de geçerli mi? Bahsettikleriniz sıra dışı da..
-Herkes için geçerli.. Ben garanti veririm. Çünkü isteyip de bunu başaramayan bir kişi bile olmadı benim eğitimlerimde. Ki 500 bunun en alt seviyesi emin olun. İşin içine girdikten sonra zaten sınırları kaldırıyorsunuz.
-Peki herkese hedef veriyor musunuz?
-Kesinlikle hedef veriyoruz. Herkese ayrı ayrı, kendi dinamiklerine göre hedefler..
-Hedef verirken nelere dikkat ediyorsunuz? Bu dinamikler neler?
-Bir kere en önce sizin okuma ve anlama hızınızı ölçüyoruz. Mesela okuma hızı 200, anlama da 150 kelime çıktı diyelim. Bu durumda size rahatlıkla 800 hedef verebiliriz. Tabii bu hedefi 2 ders sonra veriyorum. Formül olarak normalin en az 3 katı veriyorum. Bu garanti olan.
-Grup ortamında olduğu için bana verilen hedef diğerlerini olumlu ya da olumsuz etkilemez mi?
-Etkileme kısmına gelince, bazı eğitimlerde kişi saysının çok olması ve kişisel hedefler öğrenmeyi tetikliyor. Tek başına hızlı okuma tekniklerini bir kişiye verdiğiniz zaman çok etkili olmuyor. Çünkü insanlar o teknikteki seviyeyi kendilerinde keşfedemiyorlar. Böyle bir noktada 15, en fazla 20 kişi olduğu zaman grup etkileşimi yoğun oluyor. Eğitimci de kendine güveniyor ve doğru yaklaşımlarda bulunuyorsa öğrenme kaçınılmaz oluyor. Hatta farkına varmadan öğrenmeyi de çok yaşıyoruz bu eğitimde. Ama benim için önemli olan eğitimin sonrası.
-O kısım kişinin kendi potansiyeline mi kalmış?
-Biraz öyle sayılır. Bir alışkanlığı terk edebilmek için kişinin yapması gereken, kararlı ve istekli olmasının yanı sıra, “Ben bu davranışımı değiştireceğim.” diyerek 21 gün gerekli uygulamaları yapması. İşte asıl açılım onunla birlikte geliyor.
-Ben mesela belki on beş yıl öncesinde bir kitap almıştım. İçinde de bir CD vardı. Hepsini uyguladım, baya zaman ve efor sarf ettim ama sonuç pek değişmedi…
-Hızlı okuma ile ilgili kendini geliştirmek isteyen bir çok kişi sizin yaptığınız gibi yapıyor maalesef. Gidip kitabı alıyorlar, içinden çıkan cd’yi de harfiyen uyguluyorlar. Fakat sonra çok bir gelişme yaşayamayınca “Ay neden olmuyor, okuduğumu anlayamıyorum, gözüm ağrıyor, başım ağrıyor..” gibi yakınmalarla bırakıyorlar. Maalesef bu konuda gidilecek yol bu değil; çünkü her işin bir uzmanı var . Onu yaptığınızda mesela benim size bir şey aktarıp yol almam daha zor oluyor. Bu konuda hiç bir şey bilmiyor olmanız daha iyi bizim için.
– Galiba öncelikle bırakmamız gereken alışkanlıklarımız var değil mi? Durup düşünmek, ne kadar anladığımızı tartmak ,oluşturduğumuz iç sesler…
– Tabii. Zaten bu yüzden insanlara zor geliyor. Ben de kendimde bunu keşfettiğimde şaşırmıştım. Beynime bunu öğretene kadar çok çaba sarf etmiştim. Ama başka arkadaşım daha az zaman harcar. Bu tamamen kişinin kendi dinamikleriyle alakalı bir durumdur.
-Peki bu eğitimi alıp ya da alırken “Ben yapamıyorum, anlamamı geliştiremiyorum.” deyip demotive olan, pes eden veya eğitim sonrasında geliştirmeyi bırakan oluyor mu?
– Genellikle bana kursa başlamak için gelen arkadaşlar “Ben daha önce gittim hızlı okuma kursuna ama hiç bir gelişme olmadı, bir şey öğrenemedim, siz bana ne katacaksınız?” diyor. Ben de onlara diyorum ki ” İsterseniz bir dersimize katılın ondan sonra kesin kararınızı verirsiniz.” Böyle diyorum çünkü bunu başaramayan bir insanla henüz karşılaşmadım. İsteyen herkes başardı. Zaten bir kere anatomik olarak başaracak bir bedene sahip yaratılmışız. Ama ben bunu ayaküstü o kişilere anlatamam. En güzeli onların derse katılıp kendilerinin fark etmesi. Etkili konuşmayı, diksiyonu herkese öğretemezsiniz. İnsan kaynakları yönetimini herkes başaramaz. Ama hızlı okumayı herkes öğrenebilir. Çünkü bu bizim doğal halimiz. Biz sadece doğal olanı geri getirmeye çalışıyoruz.
-İşe nereden başlıyorsunuz peki? Anatomik kısmı var, anlama boyutu var..
-Biz eğitimin ilk aşamasında sözcükleri anlama üzerinde kısa kısa yoğun egzersizler yapıyoruz. Okuma hızıyla alakalı egzersizlere ise sonlara doğru başlıyoruz. Hatta bu hızlı okuma kursunda okuma diye bir şey olmadığını göreceksiniz. Bir çok konuda doğru okumadığınızı göreceksiniz. Genelden bahsedersek tabii.
Çünkü okuma dediğimiz şey aslında fotoğraflayıp birleştirmek. İnsan anatomisine giriyoruz biraz burada. Gözümüzü kırpıp açtığımız süre kadar kısa bir sürede 24 kare görüyoruz aslında. Ve görüntü yani akış o karelerin birleşmesiyle oluşuyor. Okumaya da böyle yaklaşıyoruz . Yani okurken durup düşünürsek “Acaba anlıyor muyum?” gibi sorgulamalarla iç düşünceler oluşturursak, ve anlamayı beklersek emin olun anlamıyoruz. Çünkü o fotoğraflamayı kesiyoruz. O akışın içinde zaten konsantre olan beynimiz anlamayı halledecek. Ama kendimizi bir bırakabilsek. Biz burada biraz da, her şeyi beynimize bırakmayı öğreniyoruz. Beynin aslında kendi kendine okurken anlamış olduğunu fark etmiş olacağız bu kurs sonunda.
– Galiba ben o sebeple bu kursun içeriğini okuyunca “Ooo 500 kelime dehşet bir şey.” diye düşündüm. Baya gerilerdeyim gibi değil mi:)
-Dehşet olmadığını üçüncü günün sonunda anlayacaksınız emin olun. Mesela ilk 7 gün bütün öğrencilerime kitap okumak yasak. Hiç ödev de vermiyorum. Ama sekizinci günden sonra artık hızlanıyoruz. Tabii buradaki en önemli kriter bence eğitimin üst üste günlerden oluşması. Yani haftanın iki günü hızlı okuma eğitimi yaparsanız , bir iki gün ara verdiğinizde o eğitime baştan başlamanız gerekir.
– Peki ilk 7 gün ne yapıyorsunuz? Kitap okumak da yasak.
– Tamamen gruba göre hareket ediyorum. Hiç bir kişisel gelişim eğitimini “Benim müfredatım bu.” diyerek sırasıyla ve kafanıza göre veremezsiniz. Burada alıcıların durumu, bakış açıları, yetenekleri, motivasyonları çok önemlidir. Verdiğiniz antrenmanlarda yaptıkları geri dönüşlerle anlık yol alırsınız. Zaten özellikle bu eğitimde aksini düşünemiyorum. Mesela bir antrenmanın ağır geldiği Ahmet Bey’e, ısrarla onu yaptırırsanız, bir iki gün içinde onu kaybedersiniz. Dolayısıyla tamamen gruba göre uygun anrenmanlarla ilerleyerek bir haftanın sonunda da okumalara başlıyoruz.
-Eğitim bitiminden bahsedelim mi? Neler değişiyor o zamana kadar? Sonrasında ne yapıyorsunuz?
-Bir kere verilen hedeflere ulaşıyoruz. Başta afaki gelen rakamlar kaçınılmaz sonları oluyor:) Sonrasında 21 günlük bir antrenmana başlamaları gerekiyor. Bu artık o başarının davranışa dönüşme aşaması.
-Peki bu süreçte sizinle görüşüyorlar mı?
-Elbette . Benimle her zaman görüşüyorlar. İletişimimiz hiç bitmiyor. Hatta ben farkına varmadan katılımcılarımı eğitmen olarak yetiştiriyorum. Bazı eğitimlerimde “Şu saati de sen verir misin?” dediğim çok katılımcım var. Bunu yapmak inanılmaz keyif veriyor bana.
-Farkına varmadan eğitimci yetiştirecek kadar işinizi özümsemiş olmanız zaten ekrandaki enerjinizle kendini gösteriyor. Bu beni hiç şaşırtmadı:)
-Teşekkür ederim. En sevdiğim şey, bir şey öğrettiğimde, öğrenen insanın bunu hayatında güzelliklere vesile olarak kullanabilmesi.. Maddi veya manevi bir katkım oluyorsa, bunu görmek harika bir duygu.
-Açıkçası biraz sıra dışı gördüğüm bir mevzuda bu kadar aydınlanıp, kendimi “Bin yaparım herhalde?” diyecek kadar motive buldum:) Bilhassa karşılaşılan engellerin normal olduğunu hissettirmeniz bence “Neden olmasın?”dedirtiyor. Engeller o zaman sıradanlaşıyor gibi. Her şey için çok teşekkür ederim. Sizi tanımak, sohbet etmek çok keyifliydi.. Nice eğitimleriniz olsun..
-Çok teşekkür ederim. Sizden iyi bir okuyucu olur bence. Umarım herkes için yararlı ve aydınlatıcı olmuştur.. Sevgiler ve kolaylıklar diliyorum..
-Biz teşekkür ederiz. Başarılarınız daim olsun…